28 Nisan 2017 Cuma

Özkan Günaydın / Sen Hiç Bir Gülün Hacmini Ölçtün mü Be Müezzin Abi?

Çok sevdim be müezzin abi. Hani “Bir insan bir insanı bu kadar da çok sevmez ki kardeşim!” derler ya; İşte o kadar çok sevdim. On altı yaşında sigaraya başlayacak kadar çok hemde. Bu resmen akciğer kanserine tek kişilik davetiye yollamaktır. Ölümü hiçe saymak, Azrail Aleyhisselama rest çekmektir. Bu benim yaptığımın Skolastik felsefede idamdır cezası.
İki sınıf üstümde 11/C’de okuyordu Nergis. Şimdi nasıl biriydi, neye benziyordu uzun uzadıya anlatmayayım teravi namazına geç kalırız. Ama onu çok sevdim be abi. Enflasyonun çift rakamları gördüğü, beş yüz bin atanamayan öğretmenin beklediği, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını dört bin lira hesaplandığı, işsizlik oranının %14,3 olduğu bu ülkede başka hiç bir dert yokmuş gibi oturdum onu çok sevdim. Üstelik Kimseye de söylemedim. Kendisine bile. Hem ben edebiyatta muhafazakar biriyimdir. Bir şair sevdiği kızı ne diye anlatır şiirlerinde herkese. Onu tanımalarına nasıl izin verir? Bir türlü aklım almıyor.

Nitekim benden başka sevenlerde vardı Nergis’i. Annesi çok seviyordu mesela, okuldaki öğretmenlerinin hepsi çok memnunmuş kendisinden, bir de karşı apartmandaki askeri lisede okuyan mahallenin en yakışıklı çocuğu Kemal’de seviyordu Nergis’i. Ortalık bu kadar çok rakiple doluyken "arz talep meselesidir" şansın iyice dibe vurur. Liberal ekonominin en can alıcı kuralıdır bu. Hal böyle olunca beni hiç sevmedi Nergis. Bir gülüşü vardı müezzin abi Mahsuni Şerif görse rakıyı bırakırdı. Bu kadar güzel gülen birinin olduğu okulda benim gibi bir çirkinin ne işi olabilirdi ki.?
Son zamanlarda Dersleri siklememeye ve okulu asmaya başladım. Aşağı mahalledeki bilardo salonunda takılıyordum. Tufan abiyle hesabına oynadığımız müsabakada tam sekiz numaralı siyah topu ters pilaseyle orta deliğe sokmayı planlamışken babam çıka geldi. Kaş göz işaretiyle dışarıya çıkmamı söyledi. Genelde sinirlenince yapar bu hareketini. Tufan abiye kısık sesle "Ben bitmez demedikçe asla bitmez, bekle geliyorum" deyip babamın arkasından dışarıya çıktım. “Derslerini boşlamışsın, bütün öğretmenler şikayetçi senden. Zaten kaç gündür okula da uğramıyor muşsun. Bir sıkıntın mı var, hasta mısın diyeceğim ama akşam sofraya oturdumu iki somun ekmeği yiyorsun amına koyayım” dedi. Tabi orada “Nergis'in gülüşüne maruz kalmamak için gitmiyorum artık okula baba” diyemedim. Bizde aile büyüklerine saygı sonsuzdur. “Eğer okumayacaksan söyle seni Cengiz’in restaurant’ına göndereyim, hiç değilse elinde bir mesleğin olur” deyince “Fark etmez baba” dedim.

Cengiz abi babamın çocukluk arkadaşıydı. Babadan varlıklı biriydi. Her ne kadar meşhur olmasa da lüks bi restaurant işletiyordu kasabada. Babamın çocukluk arkadaşı olması nedeniyle komilik yapmadan direkt garson olarak başladım işe. Cengiz abi çok iyi biriydi ama komilerin bahşiş kutusundan para çalıyordu. Bir gün dayanamadım. “Cengiz abi, senin bu yaptığına kutsal kitaplarda kul hakkına girmek, sosyalist ideolojide emek hırsızlığı, halk dilinde de orospu çocukluğu derler” dedim. Adam ateş küpüne döndü. Beni şef garsonuna nasıl dövdürdüğünü, ardından nasıl kovdurduğunu uzun uzadıya anlatmayayım şimdi... Eve geldiğimde babama çoktan haber ulaşmıştı. “Lan yavşak! Seni adam ol, bi meslek elinde olsun diye işe koyuyoruz. Sen komünistlik mi yapıyorsunuz orada” cümlesinin sonunu getirmeden sağ tekme salladı iki tane ardı ardına “Ne komünistliği baba Marks okumak için çok erken daha” dedim tam buzdolabına çarpıp yere düştüğüm esnada. “Hem ben gelirken yolda çok düşündüm. Okula dönmeye karar verdim” diye de ekledim annem ağlayarak beni yerden kaldırırken. “siktir git lan dedi. Bir hafta odandan dışarı çıkmak yok sana. Tam iki tekmeyle yırttık derken bu kez anneme dönerek “üç gün boyunca tek öğün yemek veriyorsun bu ite. Fazlası yok. Sabah mı, öğlen mi yoksa akşam mı olduğuna kendisi karar versin” dedi. İşte böyle de demokrasiye inanan biridir benim babam. Mahali seçimlerde MHP’ye , genel seçimlerde Fazilet Partisine oy verdiğini asla anlamazsınız dışarıdan bakınca.

Velhasıl kelam ertesi sene okula tekrar başladım. Nergis mezun olmuş ODTÜ Nükleer fizik mühendisliği bölümünü kazanmıştı. Ben de eskisi gibi derslerime çalışıp İstanbul üniversitede Kimya bölümünü kazandım. Kemal boş durur mu o da Mamak barış gücüne teğmen olarak atanmış. Sakarya caddesinde bi barda karşılaşmışlar tesadüfen Nergisle . Muhabbet filan derken Facebook'ta eklemişler birbirini sonra işte evlenmişler müezzin abi. Geçen ortak arkadaşlar vesilesiyle gördüm. İki tane de çocukları olmuş. Dördünün fotoğrafı vardı profil resimlerinde. Ama Allah'ı var tam Türk aile yapısına uygun çok güzel bir çekirdek aile olmuşlar. Ben hiç evlenmedim işte. Belki Nergis'i sevdiğimi hiç söylemedim, ona şiirler yazmadım ama normal ettiğimden daha da çok dua ettim Allah'a. Ramazan ayının şu son teravisinde yer yüzüne inen melekler şahidim olsun ki çok sevdim be müezzin abi. Neyse hadi kalkalım istersen saflar sıklaşmıştır şimdi.