12 Temmuz 2019 Cuma

Özkan Günaydın / Zenci Bir İsa'nın İntihar Mektubu

Nepal'deki bir dini ayinde cüzdanımı çaldırıyorum.
Budapeşte radyosunda özgürlük türküleri.
Alkol ve ölüm telaşı yakamı bırakmıyor bir türlü.
Hristiyan Aristoteles gözlüklerimi kırıyor o ara, artık ben bir Osmanlı sürgünüyüm.
Bir akşamüstü yalnızlığımdan gideceğim diye ödüm kopuyor.
Mexico City'de tiryaki bir köpekten, bir şişe papaz karası şarap dileniyorum.
Yatağıma dökülen saçlarını saklayacağım.
Lizbon'da siyasi polislerin bastığı hücre evinden, Yahudi bir orospuyla camdan atlayarak kurtuluyoruz. 
Üstümdeki bulutlar veremliymiş gibi öksürüyor.
Güney Afrika'da isimsiz bir mezarda senin için yazdığım şiirleri okuyorum.
Annem hariç dünyadaki bütün kadınlar katildir" diyorum canlı yayına bağlandığım TRT ana haber bülteninde.
Aynalardan oluşan bir şehirde; insanlığın en büyük düşmanı aynaların kendisidir.
Ama ahlak kurallarınız, aynayı kıranları kurşuna diziyor.
Gidenler öyle mutlu gidiyorlar ki; kalanlar hatıra bulmakta o kadar da çok zorlanmıyorlar bile.
Savaş sonrası Berlin'de bir sonbahar yaprağı buluyorum, bunu da saklayacağım.
Mutlak hakikati bulmak için başladığım kariyerime, şimdi bir semt kahvehanesinde paket paket korkak sigaralar içerek devam ediyorum.
Sanırım ilkokul öğretmenim haklıydı, "ben olmamışım"
Şu hayatta başaramadıklarım, hayallerimi geçeli bi hayli çok oldu.
Hitlere de söyleyin peşimi bıraksın, çünkü ben artık birkaç kişiyim.

Belki II. Sargon'un Bâbil'i yağmalatacak ordusunun en başında, belki babası ölmüş kadınları çıplak teselli ederken.

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Özkan Günaydın / İki Oda, Bir Salon Felsefesi

Bir
Sana seviyorum

İki
Ne zaman bana seveceksin?

Üç
Hiç

Dört
Hüzünlerin ev sahibiyim
Mutlulukların ise kiracısı

Bir iki üç dört
Seninle asla kaybetmeyeceğiz

Beş
Dünya küçücük bir köy; yaşasın 23 Nisan

Altı
Resmi hizmete mahsus olunan yerlerde, vergi alıyorlar
Seninle kavuşamıyorsak; bu bizim ahvalimizdir
Ulaştırma Bakanını ilgilendirmez.

Dört beş altı
Hiç

Yedi
Suyun sesleridir beni sana çağıran

Sekiz
Gülerken büyüyen ağzından öptüğüm
İntiharlarımı geciktiriyorsun

Dokuz
Bu dünya yorulanlar gitsin diyedir

Sekiz dokuz Şebnem
Sevgilim, akşam yemeğinden sonra yaktığımız sigaralar yerine bu seferlik İsrail’i yakalım mı?

On
Koçbaşıyla kapımı zorluyor şuan mavi üniformalılar
Seninle kavuşamamız İçişleri Bakanını da ilgilendirmez.

On bir
Bir doğa felaketi olarak kıvırcık saçların
Oturduğun öğretmen masasına yasemin çiçekleri ektiğim
Bileklerinden öpeceğim.

On iki
Hiç

On üç
Şuraya çocukluğumda binince mutlu olduğum, lunaparktaki dönme dolabı koyuyorum
Birlikte dönersiniz bana

On dört
Bir şair isterse, bir dış fırçasıyla bile intihar edebilir.
Cellat Samson'a benzeyen gülüşlerine ihtiyacım yok.